13 Ocak 2013 Pazar

GÜMÜŞ MADENİNDE ZORLU SAATLER


Sabah maden turu için saat 8:45 te acentenin önünde olmam istendiği için,7:00 gibi kalktım.Aç karnına gelmemi özellikle istedikleri için merkez pazarında yumurtalı sandviçle sabah kahvemi içtim.Üstüne birde karışık meyve suyu içince kahvaltımı yapmış oldum.Maden sıcak olacağı için bir tişört üstüne polarımı giydim.Küçük sırt çantamı bile almadım,sadece fotoğraf makinemi ve suyumu yanıma aldım.Tura benden başka ikisi İspanyol çift ve birde alman bir kız daha katılacaktı.Toplam 4 kişiydik.Rehberlerle birlikte 9:00 gibi gelen otobüse bindik ve önce üstümüzü değişeceğimiz bir merkeze gittik.Orada bize naylon pantolon,ceket,kask ve kaska bağlı bir fener,bir de plastik çizme verdiler.İçimize sadece tişört giymemizi söylediler,verilenleri üstümüze giydik.Herkes sanki anadan doğma madenci.Orada bana İspanyolca anlayıp anlamadığımı sordular, bende turu alırken İngilizce rehber olacağını söylediler diyerek, biraz caz yaptım.Böylece bana özel, İngilizce bilen bir rehberim oldu.Diğerlerine de İspanyol bir rehber verdiler.İlk olarak madenciler caddesi denilen bir yere uğradık.Caddenin sağında solunda madencilikle ilgili malzeme satan dükkanlar vardı.Burada herkes bir şirket veya kooperatif için değil kendisine çalıştığı için, malzemelerini de buralardan kendileri temin ediyorlar.Bir dükkana girerek rehber bana malzemeleri tanıttı.Kıyafetler,kazma kürek,fenerler ve de dinamit.Çok ilginçti, rehber bana dinamiti nasıl kullandıklarını filan pratik olarak anlattı.Böylece Potosi de isteyen herkes bu dükkanlardan gidip kendine dinamit satın alabiliyor.Daha sonra aşağıda çalışan madencilere hediye götürmek üzere 2 büyük Kola ve 2 büyük suyla biraz da coca yaprağı satın aldık.Tekrar otobüse binerek yakınlarda ki rafineriye gittik.Burada da gelen ham cevherin önce toz haline getirilmesi, yıkanması ve sonrada birtakım kimyasallarla topraktan ayrılmasını gördük.Toprak dibe çöküyor ve üstte bir köpük tabakası oluşuyor,köpüğü suyla yıkayınca saf toz gümüş kalıyor.Hemen parmağımla bir parça aldım ve anlıma sürdüm,pırıl pırıl parlayan biri oldum.Bu madenlerden kurşun,çinko ve az miktarda da gümüş elde ediyorlar.Gümüşte ana payı İspanyol’lar daha önceden götürdüğü için gümüş artık bitmek üzereymiş.Dediklerine göre İspanyol’ların buradan çıkardığı gümüş ile Potosi’den İspanya’ya köprü olurmuş.Daha sonra bu toz gümüşü kurutup ihraç ediyorlar.En büyük alıcıları da Çin ve Japonya.Onlarda bunu elektronik devreler de  kullanıyorlarmış.Kullanılan malzemeler ve şartlar gerçekten çok ilkeldi.Potosi de bunun gibi 300 tane rafineri olduğunu söylediler.Rafineri madenden örnek alıp analiz yapıyor ve sonra da madencilere bir fiyat veriyor, tamamen güvene dayalı bir sistem.Son olarak ta gerçek çalışan bir madene girdik, öyle turistik filan değil.İnanılmazdı, gerçekten görmek lazım,şartlar gerçekten çok zor.Hiç bir teknolojik alet yok, her şey insan gücüne dayanıyor, nasıl dayanıyorlarsa.Madende 400 m aşağılara kadar indik.Zaten 4 kattan oluşuyor ve tüneller hem çok alçak, hem de çok dar.Çoğu yerde ördek yürüyüşü ile yürüdük,bazen de süründük.Aşağıya indikçe sıcaklık artmaya başladı, en son çalışılan yerde 35-40 derece sıcaklık vardı.Zavallılar kazma kürek ve çekiçlerle o sıcakta çalışıyor,çıkan madeni her biri 1 ton olan vagonlara yüklüyor, sonrada o vagonları raylarda iterek yukarı çıkartıyorlardı.Günde 8-10 saat böylece yarı belden bükük,aç, susuz sadece coca yaprağı çiğneyerek bunu yapmak, görmeden pek inandırıcı değil.Tabii bizim onlara getirdiğimiz su ve kolaya çok sevindiler,birkaç kez teşekkür ettiler.İspanyol turist herhalde sıcağa ve karanlığa fobisi olduğu için yarı yoldan geri döndü.Ben de coca yaprağı çiğneyerek durumu idare ettim.Ancak bazen insana afakanlar basıyor, hadi çıkıyım desen en az 1 saat yine aynı ortamda debelenmek gerek.Neyse kazasız belasız 3 saat kadar sonra tekrar dışarı çıktık.Benim için inanılmaz bir deneyim oldu, fakat herkesin yapacağı bir tur olmadığını anladım.Zaten burada çalışan madenciler 45-50 yaşlarında akciğer kanserinden vefat ediyorlarmış.Kazançlarına gelince, ortalama ellerine ayda 4-5 bin bolivianus yani 700-750 dolar kalıyormuş.Bence yapılacak iş değil ama, ne yapsınlar evde çocuklar yemek bekliyor.Bir enteresanlık ta kadınlar madenler de çalıştırılmıyor,zira uğursuzluk getireceğine inanıyorlar.Her madenin bir Putu var, ona madenciler çeşitli hediyeler adıyorlar ve bunun onlara şans getireceğine inanıyorlar.Çıktıktan sonra üzerimizi değiştik ve saat 3 gibi şehre döndük.Benim bu kadar kısa zaman da bile bacaklarımda derman kalmamıştı.Doğruca hostele gidip bir duş aldım ve biraz dinlendim.Akşam üstü buranın en meşhur pastanesinde limonlu pay ve kahveyi hak etmiştim.Nede olsa 3 saat madende çalışmıştım.Güneş batınca burada acayip bir soğuk başlıyor, bu nedenle bir şeyler atıştırdım ve doğru hostele.Yarın Bolivya’da ki son durağım olan Uyuni tuz gölüne gidiyorum.Orada da 2 gece 3 günlük bir çöl safarisi turu alıp böylece Bolivya’nın da defterini dürmüş olacağım.Böylece sizi de madenci yapmış oldum.

                                                                       8/1/2013 Salı

Hiç yorum yok: