Sabah maden turu için saat 8:45 te acentenin önünde olmam
istendiği için,7:00 gibi kalktım.Aç karnına gelmemi özellikle istedikleri için
merkez pazarında yumurtalı sandviçle sabah kahvemi içtim.Üstüne birde karışık
meyve suyu içince kahvaltımı yapmış oldum.Maden sıcak olacağı için bir tişört
üstüne polarımı giydim.Küçük sırt çantamı bile almadım,sadece fotoğraf makinemi
ve suyumu yanıma aldım.Tura benden başka ikisi İspanyol çift ve birde alman bir
kız daha katılacaktı.Toplam 4 kişiydik.Rehberlerle birlikte 9:00 gibi gelen
otobüse bindik ve önce üstümüzü değişeceğimiz bir merkeze gittik.Orada bize naylon
pantolon,ceket,kask ve kaska bağlı bir fener,bir de plastik çizme
verdiler.İçimize sadece tişört giymemizi söylediler,verilenleri üstümüze
giydik.Herkes sanki anadan doğma madenci.Orada bana İspanyolca anlayıp
anlamadığımı sordular, bende turu alırken İngilizce rehber olacağını söylediler
diyerek, biraz caz yaptım.Böylece bana özel, İngilizce bilen bir rehberim
oldu.Diğerlerine de İspanyol bir rehber verdiler.İlk olarak madenciler caddesi
denilen bir yere uğradık.Caddenin sağında solunda madencilikle ilgili malzeme
satan dükkanlar vardı.Burada herkes bir şirket veya kooperatif için değil
kendisine çalıştığı için, malzemelerini de buralardan kendileri temin ediyorlar.Bir
dükkana girerek rehber bana malzemeleri tanıttı.Kıyafetler,kazma kürek,fenerler
ve de dinamit.Çok ilginçti, rehber bana dinamiti nasıl kullandıklarını filan
pratik olarak anlattı.Böylece Potosi de isteyen herkes bu dükkanlardan gidip
kendine dinamit satın alabiliyor.Daha sonra aşağıda çalışan madencilere hediye
götürmek üzere 2 büyük Kola ve 2 büyük suyla biraz da coca yaprağı satın aldık.Tekrar
otobüse binerek yakınlarda ki rafineriye gittik.Burada da gelen ham cevherin
önce toz haline getirilmesi, yıkanması ve sonrada birtakım kimyasallarla
topraktan ayrılmasını gördük.Toprak dibe çöküyor ve üstte bir köpük tabakası
oluşuyor,köpüğü suyla yıkayınca saf toz gümüş kalıyor.Hemen parmağımla bir
parça aldım ve anlıma sürdüm,pırıl pırıl parlayan biri oldum.Bu madenlerden
kurşun,çinko ve az miktarda da gümüş elde ediyorlar.Gümüşte ana payı İspanyol’lar
daha önceden götürdüğü için gümüş artık bitmek üzereymiş.Dediklerine göre
İspanyol’ların buradan çıkardığı gümüş ile Potosi’den İspanya’ya köprü
olurmuş.Daha sonra bu toz gümüşü kurutup ihraç ediyorlar.En büyük alıcıları da
Çin ve Japonya.Onlarda bunu elektronik devreler de kullanıyorlarmış.Kullanılan malzemeler ve
şartlar gerçekten çok ilkeldi.Potosi de bunun gibi 300 tane rafineri olduğunu
söylediler.Rafineri madenden örnek alıp analiz yapıyor ve sonra da madencilere
bir fiyat veriyor, tamamen güvene dayalı bir sistem.Son olarak ta gerçek
çalışan bir madene girdik, öyle turistik filan değil.İnanılmazdı, gerçekten
görmek lazım,şartlar gerçekten çok zor.Hiç bir teknolojik alet yok, her şey
insan gücüne dayanıyor, nasıl dayanıyorlarsa.Madende 400 m aşağılara kadar
indik.Zaten 4 kattan oluşuyor ve tüneller hem çok alçak, hem de çok dar.Çoğu
yerde ördek yürüyüşü ile yürüdük,bazen de süründük.Aşağıya indikçe sıcaklık
artmaya başladı, en son çalışılan yerde 35-40 derece sıcaklık vardı.Zavallılar
kazma kürek ve çekiçlerle o sıcakta çalışıyor,çıkan madeni her biri 1 ton olan
vagonlara yüklüyor, sonrada o vagonları raylarda iterek yukarı
çıkartıyorlardı.Günde 8-10 saat böylece yarı belden bükük,aç, susuz sadece coca
yaprağı çiğneyerek bunu yapmak, görmeden pek inandırıcı değil.Tabii bizim
onlara getirdiğimiz su ve kolaya çok sevindiler,birkaç kez teşekkür
ettiler.İspanyol turist herhalde sıcağa ve karanlığa fobisi olduğu için yarı
yoldan geri döndü.Ben de coca yaprağı çiğneyerek durumu idare ettim.Ancak bazen
insana afakanlar basıyor, hadi çıkıyım desen en az 1 saat yine aynı ortamda
debelenmek gerek.Neyse kazasız belasız 3 saat kadar sonra tekrar dışarı
çıktık.Benim için inanılmaz bir deneyim oldu, fakat herkesin yapacağı bir tur
olmadığını anladım.Zaten burada çalışan madenciler 45-50 yaşlarında akciğer
kanserinden vefat ediyorlarmış.Kazançlarına gelince, ortalama ellerine ayda 4-5
bin bolivianus yani 700-750 dolar kalıyormuş.Bence yapılacak iş değil ama, ne
yapsınlar evde çocuklar yemek bekliyor.Bir enteresanlık ta kadınlar madenler de
çalıştırılmıyor,zira uğursuzluk getireceğine inanıyorlar.Her madenin bir Putu
var, ona madenciler çeşitli hediyeler adıyorlar ve bunun onlara şans
getireceğine inanıyorlar.Çıktıktan sonra üzerimizi değiştik ve saat 3 gibi şehre
döndük.Benim bu kadar kısa zaman da bile bacaklarımda derman kalmamıştı.Doğruca
hostele gidip bir duş aldım ve biraz dinlendim.Akşam üstü buranın en meşhur pastanesinde
limonlu pay ve kahveyi hak etmiştim.Nede olsa 3 saat madende çalışmıştım.Güneş
batınca burada acayip bir soğuk başlıyor, bu nedenle bir şeyler atıştırdım ve
doğru hostele.Yarın Bolivya’da ki son durağım olan Uyuni tuz gölüne
gidiyorum.Orada da 2 gece 3 günlük bir çöl safarisi turu alıp böylece
Bolivya’nın da defterini dürmüş olacağım.Böylece sizi de madenci yapmış oldum.
8/1/2013 Salı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder