Sabah acelem olmadığı için 8 gibi kalktım ve bir cafe de
klasik reçel,tereyağı,yumurta,meyve suyu ve kahveden oluşan Amerikan kahvaltımı
yaptım.Daha sonra yol için biraz su,kraker ve lolipop gibi şeyler alarak
alış-veriş yaptım.Bugün buranın pazarı olduğu için her yer çok kalabalıktı.Saat
10 gibi tur acentesinin önünde beklemeye başladım.Tabii klasik olarak yine
biraz gecikmeli olarak saat 11:00 de bir land-rover cip bizi almaya
geldi.Benden başka bir Fransız çift,bir Avusturyalı irikıyım herif,iki de Kanada’lı
genç kız vardı.Toplam 6 kişi ve hem şoför
hem de rehberimiz olan şirin bir Bolivya’lı genç yollara koyulduk.Avusturya’lı
biraz iri olduğu için en öne oturdu,ben ve Fransız çift ortaya, en arkaya da
Kanadalı kızlar yerleşti.Sırt çantalarımızı jeepin üstüne bağladık.Öncelikle
tuz gölünün girişinde bulunan Colchani diye bir kasabaya uğradık.Burada klasik
hediyelik eşya satılan stantlar vardı.Şöyle bir bakındım ve yola devam
ettik.Zira herkes tuz çölünü merak ediyordu.Tuz gölü 3650 m. yükseklikte ve
12.000 metrekare genişliğinde bir alanı kaplıyordu.Bu özellikleriyle dünyanın
en geniş tuz gölü özelliğini kazanıyordu.Jeepimiz tuz gölüne girdiğinde etrafı
uçsuz bucaksız bir beyazlık kapladı.Gerçekten insan kendini başka bir gezegende
zannediyor.Tabii az sonra yağmur bizi yakaladı ve tuz gölünün üzerini 5-10 cm.
kalınlığından bir su tabakası kapladı.Bu su tuzlu olduğu için arabalar için çok
zararlıymış, bu nedenle çok yavaş ilerlemeye başladık.Epey bu sonsuz beyazlıkta
yol aldıktan sonra gölde nasıl olmuşsa Beyaz Hotel diye bir hotel inşa
etmişler.Duvarları ve her şeyi tuz bloklardan oluşan bir yapı.Burada bir mola
verdik ve şoför jeepin arkasını açarak bize öğlen yemeği hazırladı.Meğer jeepin
arkasında her şeyi ile hazır bir mutfak bulunuyormuş.Yemekten sonra biraz
fotoğraf çekildi, ancak güneş çıkınca insanın beynini kaynatan bir sıcak
başlıyordu.Sayemde hemen arkasından yağmur başlıyor ve bizi biraz
serinletiyordu.2 saat daha yol aldıktan sonra yine gölün ortasında balık
adası(isla del pescado)denilen bir adaya geldik.Adanın üstünü çeşitli boylarda
kaktüsler kaplamıştı.Adaya çıkarak biraz tırmandık ve güzel panoramik
fotoğraflar çektik.Artık yatacağımız yere doğru yol alırken herhalde tuzlu
sudan olsa gerek bizim jeepin elektrik sistemi iflas etti.Pencereler ve klima
çalışmaz oldu.Jeepin bir tek motoru çalışıyordu, buna da şükür.Saat 18-19:00
gibi kalacağımız yere geldik.Çok küçük bir köyde ilkel bir hosteldi.Çölde bunu
bulduğumuza bile sevindik.Hemen yemekler hazırlandı ve her şeye rağmen mükellef
bir akşam yemeği yedik.Bu arada sürekli yağmur yağıyordu.Hatta bir ara hostelin
damı akmaya başladı.Adamlar yukarı çıkarak dama naylon bir şeylerle takviye
bile yaptılar.Herkes yorgun olduğu için erkenden yattık, tabii bana irice olan
Avusturya’lı düştü oda arkadaşı olarak.İkinci gün sabah erkenden kalkarak yola
koyulduk.Birkaç saat yol aldıktan sonra tuz gölünden çıktık ve dağlarla çevrili
bir bozkırda yol almaya başladık.Sıra flamingoları görmeye gelmişti.Arkası sıra
4 tane göl gördük ve tabii flamingoları da.Manzara gerçekten güzeldi.Bu arada
yolun ortalarında bir yerlerde yağan yağmur nedeniyle bir yerde jeepimiz çamura
saplandı ve elektrik sistemi çalışmadığı için 4- çekerde çalışmadı ve yol
ortsında kaldık.Epey uğraştıktan sonra arkadan gelen jeeplerin yardımıyla
kurtulduk ve yola devam ettik.Onlar olmasa geceyi çöl ortasında geçirmek
zorunda kalacaktık.En son kalacağımız yere yakın renkli göl (lake calaroda)denen
bir göle geldik.Bu göl içinde barındırdığı mikroorganizmalar nedeniyle güneş
ışığında renk değiştiriyordu.Göldeki renk armonisi görülmeye değerdi.Bu akşam
da yine küçük bir köyde 5 kişi bir odada kaldık.Akşam Fransız çift ,
Avusturyalı ve ben i-pad’de monopoly oynayarak vakit geçirdik.Tabii ben hepsini
yendim.Sabah saat 5:00 te kalkacağımız için yine ekenden yattık.Sabah biz 4
kişi sınırı geçip Şili’ye gideceğimiz için bize katılan diğer bir gruptan 2
ingiliz kızı da alarak erkenden sınıra doğru yola çıktık.Fransız çift başka bir
jeeple Uyuni’ye geri döndü.Kahvaltı sonrası saat 6:00 gibi yola çıkarak 4 saat
yol aldık ve Bolivya-Şili sınırına geldik.Burada sınır geçme işlemleri 2 saat
kadar sürdü ve bizi bekleyen Şili’ye ait başka bir minübüse binerek San Pedro
Atacama’ya doğru yola çıktık.Aşağıda ki sınır kapalı olduğu için fazladan 6-7
saat yol yapmamız gerekti.Şili içinde 5 saat yol aldık ve saat 17:00 gibi San
Pedro’ya vardık.Avusturya’lı iri adamla birlikte bir hostel bulduk ve
yerleştik.Tabii hemen sıcak bir duşla temizlendik.Daha sonra kasabada ki tek
bankamatikten biraz Şili pesosu çekmek istedik ama benim kart çalışmadı.Bereket
yanımda biraz dolar vardı onları bozdurarak biraz Şili pesosu edindim.Hostel ve
La Serana’ya kadar gidecek otobüs biletimi alabildim.İşşallah orada çalışır da
gezinin geri kalanını getirebilirim.Akşam Avusturya’lı adamla çıktık ve birkaç
yumurta alarak, hostelin mutfağında kendimize sahanda yumurta pişirdik ve
yedik.Ben uzun zamandır maillerime bakamadığım için gecenin geri kalanını
bilgisayarımın başında geçirdim ve uykum gelince yattım.Yarın öğlen saat 13:00
gibi 16 saatlik bir yolculukla San Diago’ya 7 saat mesafedeki La Serena’ya
geçeceğim.Zira buralarda da çöl turları var ve bana çölden gına geldi.
10-11-12/1/2013 Perşembe-Cuma-Cumartesi
3 yorum:
Ozledik de karti biz iptal ettirdik :-)
Çok özendim Armağan bey. Supersiniz.
Armagan ben Ergun Senay fakulteden sinif arkadasin..kardesin Alp'den ogrendim nerelerde oldugunu..blogunu bir cirpida okudum, kiskandim ve imrendim. bravo!
Yorum Gönder