13 Ocak 2013 Pazar

UYUNİ TUZ GÖLÜNDE JEEP SAFARİ


Sabah acelem olmadığı için 8 gibi kalktım ve bir cafe de klasik reçel,tereyağı,yumurta,meyve suyu ve kahveden oluşan Amerikan kahvaltımı yaptım.Daha sonra yol için biraz su,kraker ve lolipop gibi şeyler alarak alış-veriş yaptım.Bugün buranın pazarı olduğu için her yer çok kalabalıktı.Saat 10 gibi tur acentesinin önünde beklemeye başladım.Tabii klasik olarak yine biraz gecikmeli olarak saat 11:00 de bir land-rover cip bizi almaya geldi.Benden başka bir Fransız çift,bir Avusturyalı irikıyım herif,iki de Kanada’lı genç kız vardı.Toplam 6 kişi ve  hem şoför hem de rehberimiz olan şirin bir Bolivya’lı genç yollara koyulduk.Avusturya’lı biraz iri olduğu için en öne oturdu,ben ve Fransız çift ortaya, en arkaya da Kanadalı kızlar yerleşti.Sırt çantalarımızı jeepin üstüne bağladık.Öncelikle tuz gölünün girişinde bulunan Colchani diye bir kasabaya uğradık.Burada klasik hediyelik eşya satılan stantlar vardı.Şöyle bir bakındım ve yola devam ettik.Zira herkes tuz çölünü merak ediyordu.Tuz gölü 3650 m. yükseklikte ve 12.000 metrekare genişliğinde bir alanı kaplıyordu.Bu özellikleriyle dünyanın en geniş tuz gölü özelliğini kazanıyordu.Jeepimiz tuz gölüne girdiğinde etrafı uçsuz bucaksız bir beyazlık kapladı.Gerçekten insan kendini başka bir gezegende zannediyor.Tabii az sonra yağmur bizi yakaladı ve tuz gölünün üzerini 5-10 cm. kalınlığından bir su tabakası kapladı.Bu su tuzlu olduğu için arabalar için çok zararlıymış, bu nedenle çok yavaş ilerlemeye başladık.Epey bu sonsuz beyazlıkta yol aldıktan sonra gölde nasıl olmuşsa Beyaz Hotel diye bir hotel inşa etmişler.Duvarları ve her şeyi tuz bloklardan oluşan bir yapı.Burada bir mola verdik ve şoför jeepin arkasını açarak bize öğlen yemeği hazırladı.Meğer jeepin arkasında her şeyi ile hazır bir mutfak bulunuyormuş.Yemekten sonra biraz fotoğraf çekildi, ancak güneş çıkınca insanın beynini kaynatan bir sıcak başlıyordu.Sayemde hemen arkasından yağmur başlıyor ve bizi biraz serinletiyordu.2 saat daha yol aldıktan sonra yine gölün ortasında balık adası(isla del pescado)denilen bir adaya geldik.Adanın üstünü çeşitli boylarda kaktüsler kaplamıştı.Adaya çıkarak biraz tırmandık ve güzel panoramik fotoğraflar çektik.Artık yatacağımız yere doğru yol alırken herhalde tuzlu sudan olsa gerek bizim jeepin elektrik sistemi iflas etti.Pencereler ve klima çalışmaz oldu.Jeepin bir tek motoru çalışıyordu, buna da şükür.Saat 18-19:00 gibi kalacağımız yere geldik.Çok küçük bir köyde ilkel bir hosteldi.Çölde bunu bulduğumuza bile sevindik.Hemen yemekler hazırlandı ve her şeye rağmen mükellef bir akşam yemeği yedik.Bu arada sürekli yağmur yağıyordu.Hatta bir ara hostelin damı akmaya başladı.Adamlar yukarı çıkarak dama naylon bir şeylerle takviye bile yaptılar.Herkes yorgun olduğu için erkenden yattık, tabii bana irice olan Avusturya’lı düştü oda arkadaşı olarak.İkinci gün sabah erkenden kalkarak yola koyulduk.Birkaç saat yol aldıktan sonra tuz gölünden çıktık ve dağlarla çevrili bir bozkırda yol almaya başladık.Sıra flamingoları görmeye gelmişti.Arkası sıra 4 tane göl gördük ve tabii flamingoları da.Manzara gerçekten güzeldi.Bu arada yolun ortalarında bir yerlerde yağan yağmur nedeniyle bir yerde jeepimiz çamura saplandı ve elektrik sistemi çalışmadığı için 4- çekerde çalışmadı ve yol ortsında kaldık.Epey uğraştıktan sonra arkadan gelen jeeplerin yardımıyla kurtulduk ve yola devam ettik.Onlar olmasa geceyi çöl ortasında geçirmek zorunda kalacaktık.En son kalacağımız yere yakın renkli göl (lake calaroda)denen bir göle geldik.Bu göl içinde barındırdığı mikroorganizmalar nedeniyle güneş ışığında renk değiştiriyordu.Göldeki renk armonisi görülmeye değerdi.Bu akşam da yine küçük bir köyde 5 kişi bir odada kaldık.Akşam Fransız çift , Avusturyalı ve ben i-pad’de monopoly oynayarak vakit geçirdik.Tabii ben hepsini yendim.Sabah saat 5:00 te kalkacağımız için yine ekenden yattık.Sabah biz 4 kişi sınırı geçip Şili’ye gideceğimiz için bize katılan diğer bir gruptan 2 ingiliz kızı da alarak erkenden sınıra doğru yola çıktık.Fransız çift başka bir jeeple Uyuni’ye geri döndü.Kahvaltı sonrası saat 6:00 gibi yola çıkarak 4 saat yol aldık ve Bolivya-Şili sınırına geldik.Burada sınır geçme işlemleri 2 saat kadar sürdü ve bizi bekleyen Şili’ye ait başka bir minübüse binerek San Pedro Atacama’ya doğru yola çıktık.Aşağıda ki sınır kapalı olduğu için fazladan 6-7 saat yol yapmamız gerekti.Şili içinde 5 saat yol aldık ve saat 17:00 gibi San Pedro’ya vardık.Avusturya’lı iri adamla birlikte bir hostel bulduk ve yerleştik.Tabii hemen sıcak bir duşla temizlendik.Daha sonra kasabada ki tek bankamatikten biraz Şili pesosu çekmek istedik ama benim kart çalışmadı.Bereket yanımda biraz dolar vardı onları bozdurarak biraz Şili pesosu edindim.Hostel ve La Serana’ya kadar gidecek otobüs biletimi alabildim.İşşallah orada çalışır da gezinin geri kalanını getirebilirim.Akşam Avusturya’lı adamla çıktık ve birkaç yumurta alarak, hostelin mutfağında kendimize sahanda yumurta pişirdik ve yedik.Ben uzun zamandır maillerime bakamadığım için gecenin geri kalanını bilgisayarımın başında geçirdim ve uykum gelince yattım.Yarın öğlen saat 13:00 gibi 16 saatlik bir yolculukla San Diago’ya 7 saat mesafedeki La Serena’ya geçeceğim.Zira buralarda da çöl turları var ve bana çölden gına geldi.

                                               10-11-12/1/2013 Perşembe-Cuma-Cumartesi
 

3 yorum:

Jem dedi ki...

Ozledik de karti biz iptal ettirdik :-)

Cem DİLER dedi ki...

Çok özendim Armağan bey. Supersiniz.

Ergun Senay dedi ki...

Armagan ben Ergun Senay fakulteden sinif arkadasin..kardesin Alp'den ogrendim nerelerde oldugunu..blogunu bir cirpida okudum, kiskandim ve imrendim. bravo!