Otobüslerin kalkış yerini bulmam gerektiği için biraz erken
kalktım.7:15’te küçük sırt çantamı alıp düştüm yollara.Sora sora saat 8:00 gibi
buldum Tarabuco otobüslerinin kalkış yerini ve hemen biniverdim.Benden başka
turist yoktu otobüste,ben halka karışmak diye buna derim.Çocuğunu
emzirenler,pazara satmaya mal götürenler ve birde ben.Tur almış olsaydım,bu
kadar yerel insanlarla bir arada olamayacaktım.Otobüs 8:15 gibi doldu ve
kalktık.Tarabuco, Sucre’nin 65km. güneydoğusunda küçük bir kasaba.Ama yol 2
saat sürdü ve 10:00’da kasabaya vardık.Herhalde ilk gelen turist ben
olmalıydım, fakat civar kasabalardan yerel halk çoktan alışverişe başlamıştı
bile.Ben kahvaltımı etmediğim için kasabanın sabit pazarında yaşlı bir teyzenin
tezgahında kahve, pita ekmeği ile biraz da peynirden oluşan kahvaltımı edip
kendime geldim.Daha sonra biraz sabit pazarda satılan mallara baktım.Aynı bizim
köylü pazarı gibi soğan,patates,domates,biber,bakla,bezelye,peyni,tereyağ gibi
şeyler satıyorlardı.Daha sonra sokak aralarına ve meydana yayılmış olan
tezgahları gezmeye başladım.Benim tahmin ettiğimden daha küçük bir pazarla
karşılaştım.Daha çok kendileri için basit giysiler,eşorfmanlar,piller,yünler ve
film cd’leri vardı.Turistler için malları satan 20-30 tezgah vardı.Buranın
ürünü daha çok panço ve kilim gibi şeylerdi.Diğerleri başka şehirlerden
getirdikleri yün bere ve çorap gibi şeyleri satıyordu.Yine de kalabalık
arasında bende tezgahlara bakındım.Bu arada çuvallarla koka yaprağı satan
tezgahlarda bayağı bir kalabalık vardı.Kalitesine göre ayrı çuvallarda
satılıyordu, burada bilhassa bütün erkeklerin yanaklarında kocaman bir
şişkinlik var.Zira çiğnedikleri koka yaprağını üst çenelerinde yanakları ile
dişleri arasında tutuyorlar.Hem yükseklik hastalığı için hem de çok fazla
enerji verdiğini söylüyorlar.Bütün gün güneşin altında aç susuz sadece koka
yaprağı çiğneyerek çalışıyorlar.Bende Peru’da Salkantay yürüyüşü sırasında
rehberin verdiği koka yaprağını çiğnemiştim ama doğrusu bir farkını
göremedim.Biraz alıp getirmeyi düşündüm ama gümrükte başıma bela olur diye
vazgeçtim.Hava güneşli ve bayağı sıcaktı, bu nedenle pazarı turlayıp saat 13:00
gibi dönüş minibüsüne bindim,yine halkımla beraber.Aynı yoldan Sucre’ye döndük
ve ben hazır güneşi bulmuşken hostele gidip, biraz çamaşır yıkadım ve
kurusunlar diye astım.Akşamüstü dün gittiğim ve hoşuma giden Bolivar parkına
gidip biraz çimlerin üzerinde etrafı seyrettim.Birden gökyüzünü kara bulutlar
kaplayınca acıkmış olan karnımı doyurmak için bir yerler aradım.Ancak Pazar
günleri genellikle restoranlar kapalı.Bulduğum açık bir pizzacıdan kendime
vegeteryan pizza ısmarladım ve karnımı doyurdum.Bu sırada dolu yağmaya
başladı,arkasından da uzun süren bir gök gürültülü yağmur.Kendimi hostele zor
attım, ortak mutfaktan biraz sıcak su alarak, güzel bir bardak çay yaptım ve
odama çekildim. Biraz gelecek günler için ders çalışmam gerekiyor.Zira Uyuni
tuz gölünden Şili’ye geçmeyi düşünüyordum fakat Bolivya’lılar sınırı kapatmışlar
ve geçiş yaptırmıyorlarmış.Bu nedenle belki biraz planlarımda değişiklik yapmam
gerekecek.Ya da başka bir geçiş yolu bulmam gerekecek.Yarın 3 saatlik bir
yolculuk ile dünyanın en yüksek şehri(4070m.)olan Potosi’ye gideceğim ve hiç
acelem yok.O nedenle sabah kahvaltımı rahat rahat yapıp 11:00 gibi otobüse
binmeyi düşünüyorum.
6/1/2013 Pazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder