22 Ocak 2013 Salı

VALPARAİSO'DA BİR PAZAR GÜNÜ


Sabah ben yine erken kalkınca, Erkan biraz daha uyusun diye sessizce çıktım ve hostel sahibesinin hazırladığı reçel,yağ ve kahveden oluşan kahvaltımı balkonda yaptım.Daha sonra Erkan’da kalktı ve kahvaltısını yaptı.Beraberce saat 10:00 gibi sahile paralel ama tepelerden giden Almanya caddesinde uzun bir sabah yürüyüşü yaptık.Her biri ayrı bir mimari ve manzaraya sahip evlerin önünden yürüyerek ünlü Nobel ödüllü şairleri Pablo Neruda’nın şimdilerde müze olan evine vardık.Güzel bir bahçe içinde,hoş bir binaydı.Ben gezmedim ama Erkan içini de gezdi.Bende güzel bahçesinde çiçekler arasında Pablo Neruda’nın oturup şiirlerini yazdığı banklarda vakit geçirdim.Dün limanda gördüğümüz Cruse gemisi hep birlikte buradaydı.Yaşlı Amerikalı turistler ünlü şairin evini gezmekten çok mutlu görünüyorlardı.Oradan çıktık ve yokuş aşağı sahile kadar indik.Sahil boyunca yürüyerek,limana yakın bir yerlerden bir ilkel asansöre daha binerek bir başka seyir tepesine çıktık.Biraz dinlendik, biraz fotoğraf çektik.Aşağı inerken bir bira ve şarap evine girerek,anlamadığımız Şili şaraplarını inceledik.Ancak özel yapım bir soğuk bira bulunca dayanamayıp,adını bile bilmediğimiz bir birayı paylaştık.Arası alkolle iyi olmayan iki kardeşten ancak bu beklenir.Saat 15:00 doğru karnımız acıkınca dün önünden geçtiğimiz çok eski(1908) bir bara (bar la Playa) girerek yemek yiyelim dedik.Erkan kendine kızarmış balık ısmarladı, bende değişik olsun diye Pallia diye bir şey ısmarladım.Meğer benimkisi çorba gibi suyla haşlanmış midye çıktı.Zaten deniz mahsulleri ile arası olmayan beni aç kalmaktan sağ olsun Erkan kurtardı.Yarısında yemekleri değiştikte, biraz aç kalmaktan kurtuldum.Ama barın ambiyansı gerçekten çok güzeldi,etrafta Elvis ve Marilyn posterleri doluydu ve eski Amerikan filmlerinde ki barları hatırlatıyordu.Yemekten çıktıktan sonra bir plazada biraz oturup yemekleri hazım ettik.Plazanın bir kenarında kurulu bit pazarını dolaşarak,  Şili eskileriyle vakit geçirdik.Demek ki dünyanın her yerinde bit pazarları Pazar günleri kuruluyordu.Hostele bıraktığımız sırt çantalarımızı almaya döndük.Hostel sahibi kadın bize bir bardak çay ısmarladı ve biraz daha çene çaldık.Otobüsümüz saat 21:00 de olduğu için, özür dileyerek vedalaştık ve otogarın yolunu tuttuk.Otogarda biraz oyalandık ve tam vaktinde 12 saatlik Pucon yolculuğu başladı.Otobüste yeriniz rahattı ve koltukları yatırdığımız gibi uykuya daldık.Erkan biraz yolun uzunluğundan endişeli idi,ama ben alışkın olduğum için, ona biraz moral verdim ve ikimizde bebekler gibi dağıtılan battaniyeleri üzerimize çekerek,Pucon’a kadar uyumuşuz.

                                                                    20/1/2013  Pazar
 
 
 
 

Hiç yorum yok: