Sabah hostelde kahvaltı dahil olduğu için,kahvaltımı yaptım
ve 9:30 gibi kendimi sokaklara attım.Öncelikle şehrin göbeğinde ki Santa Lucia
tepesine çıktım.Tepesinde bir seyir yerinin olduğu kaleden bozma bir park.O
kocaman binaların arasında sanki kaybolmuş gibi.Olsun yinede yeşillikler
arasında ve güneş henüz yükselmeden biraz keyfini çıkardım.Oradan birkaç blok
yürüdüm ve Mopocho nehrini geçtikten sonra , şehrin en büyük açık hava parkı
olan San Cristopal tepesine vardım.Aslında bunun tepesine teleferik var ama
bugün şansıma bakım günüymüş, o yüzden çalışmıyor.Neyse ring seferi yapan
otobüse binerek 20dk. tırmandıktan sonra zirveye vardık.Tabii zirvede kocaman
bir Virgin heykeli kollarını açmış beni bekliyordu.Çok güzel bir seyir parkı
yapmışlar,tepenin etrafında 360 derece dönerek her açıdan ve yukarıdan şehrin
panaromik görüntüsüne sahip olabiliyorsun.Kapıdan aldığım harita sayesinde
yürüyüş yollarından birini seçerek, 2 saat kadar ağaçların arasından
yürüdüm.Çoğu insan ya koşuyor, ya da bisiklete biniyordu.Daha sonra ana yola
çıkarak, otobüsle çıktığımız yolu yürüyerek 45dk. da indim.Girişte gözüme
çarpan hayvanat bahçesini de görmeden gitmek istemedim ve bir saat içinde de hayvanat
bahçesini gezdim.Ama zavallı hayvancıklar sıcaktan bunalmış vaziyette
kendilerini bir gölgeye atmış uyukluyorlardı.En çok kocaman büyük bir kafes
içinde kuşların olduğu bölüm dikkatimi çekti.Sende içeriye girebiliyor ve
kuşlarla birlikte vakit geçirebiliyordun.Hayvanat bahçesi çıkışında soğuk bir
bardak Mate con Hoesillos’u hak etmiştim.Daha sonra karnım acıktığı için merkez
pazarın üst katında bulunan yerel lokantalardan birinde öğlen yemeğimi yedim.Arkasından
da koca bir bardak dolusu taze çilek suyunu götürmüşüm.3 km. uzaklıktaki son
gezme yerim olan şehrin mezarlığına doğru yola çıktım.Mezarlıkta gezilir mi
demeyin,Lonely Planet mutlaka görün diyor.Gerçekten mezarlık değil, mezar
evlerin oluşturduğu bir şehir adeta.Sokakları, caddeleri var ve her mezarın
kendine has bir mimari yapısı mevcut.Yemyeşil ve çiçekler içinde bir
yer.Görünce insanın ölesi geliyor sanki.Saat 18:00 gibi oradan çıktım ve yürüyerek
dünkü Plaza Armas’a gittim.Bu arada şansıma Santiago Diş Hekimliği fakültesinin
önünden geçtim,tabii nede olsa meslektaşlarım onlar.Merkez yine dünkü
kalabalığından bir şey kaybetmemiş,aynen devam.Biraz orada soluklandıktan sonra
ayaklarımın ağrısını hissedince, saat 20:00 gibi hostelimin yolunu tuttum.Yarın
sevgili kardeşim Erkan geliyor.Sabah 9:00 gibi gidip onu havaalanında
karşılayacağım ve kısmetse beraber bir hafta Güney Şili’de dolaşacağız.Onunla
öncelikle, buraya 2 saat mesafede ki sahil kasabası Valparaiso’ya gideceğiz.Bir
düşündüm de kardeşimle baş başa paylaşacağımız ilk tatil.Nereye kısmetmiş,
bakarmısınız!!!!!!!
Not:Bir şekilde bloguma resim yükleyemiyorum.Tembellik
yaptığımı sanmayın….
18/1/2013 Cuma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder