17 Ocak 2013 Perşembe

YEMYEŞİL BİR KASABA OVALLE


Sabah kalktım ve sırt çantamı yüklenerek, otogarın yolunu tuttum.Ovalle 3 saat mesafede olduğu için, otogarda bir şeyler yedim ve 9:00 otobüsüne bindim.Yolda doğanın değiştiğini ve daha yeşil bir görüntü aldığını keşfettim. Üzüm bağları ve narinciye bahçeleri yolun iki tarafında güzel bir görüntü oluşturuyordu.Bir ara kendimi Çukurova’da zannettim.Saat 12:00 civarında Ovalle’ye vardık.110.000 nüfuslu, küçücük ama şirin bir kasaba.Lonely Planet’ten bulduğum Roxy Hostelde yer buldum ve hemen yerleştim.Çok eski, nostaljik bir otel, zamanında çok iyi ve güzel bir yer olsa gerek.Ortasında kocaman bir avlusu var ve avlusunu limon ağaçları ve ortancalar kaplamış.Avlunun etrafında basit tek katlı odalar sıralanmış durumda.Hava oldukça sıcak olduğu için bir duş alıp, biraz çamaşır yıkadım ve güneşten faydalanıp, kurusunlar diye ağaçlara astım.Sanki hostel boş gibi gözüküyordu, ancak akşamüstü iş için burada olanlar odaların bir kaçını doldurdu.Daha sonra karnım acıktığı için yiyecek bir şeyler bulmak umuduyla sebze ve meyve halinin bulunduğu yere gittim.Gerçekten yolda gördüklerimi doğrularcasına çok zengin bir pazarı vardı.Şeftali,muz,nektarın,ananas, kavun,karpuz ve daha bir sürü meyve.Karnabahar,ıspanak,taze fasulye, kara kabak, bal kabağı gibi bir sürü sebze.Biraz şeftali, muz ve meyve kurusu ile ceviz aldım, zira yollarda atıştırmak için iyi oluyor.Daha sonra bir köşede insanların uzun bardaklardan bir şeyler içtiklerini görünce tabii dayanamadım.Adı Mate con Huesillos gibi bir şeydi.Soğuk, bizim üzüm hoşafına benziyor.Yalnız içinde buğdaytaneleri ve şeftali kurusu gibi bir şeyler var.Onu içince tabii nerdeyse doydum.Bir büfeden ufak bir peynirli sandviç ile takviye yaparak öğlen yemeğimi tamamladım.Tam öğlen sıcağı bastırdığı için kendimi kasabanın ortasında ki parkta çimlerin üzerine zor attım.Neyse ki orası serin serin esiyordu.Epeyce orada oturmuşum.Sonra büyük bir süpermarketten biraz alış-veriş yaptım,içerisi serin olduğu için raflara göz gezdirerek  insanlar buralarda neler yiyor, içiyor diye bakındım.Saat 17:00 gibi güneş biraz yatınca, plazasına giderek keyif yaptım.Plazanın köşesinde bulunan bir cafede oturarak, kendime soğuk bir Cristal birası ısmarladım.Meydan da bir dondurma firması stand kurmuş, müzik eşliğinde promosyonlar dağıtıyor ve çocuklara dans ettiriyorlardı.Biramı yudumlarken seyretmek eğlenceli oldu.Artık burası yaz olduğu için hava bayağı geç kararıyor.Güneş batmadan nostaljik otelimin avlusunda yerimi aldım ve hiç ummadığım bir şekilde burada Wİ-Fİ  olduğunu öğrendim.Bir taraftan meyvelerimi yerken bir taraftan da maillerime bakıyorum.Belki biraz resim bile yüklerim bloguma.Yarın sabah çok geç olmadan 5 saat mesafede ki Başkent Santiego’ya gideceğim.Ne de olsa kalabalık yer, şehri keşfetmek zaman alacak.

                                                                 16/1/2013  Çarşamba




 
 

Hiç yorum yok: