6 Aralık 2012 Perşembe

BAŞKENT QUİTO


Quito’ya çok erken gitmenin bir anlamı yok, zira hostele 12:00 den önce almazlar diye düşünerek, bu sabah 8:00 de kalktım.Hostelin kahvaltısını yaptım ve keyif çayımı içtim.Saat 9:00 da Quito otobüsüne bindim.Kuzey terminaline 11:30 indim.Hemen bir taksiye binmek istedim ama hostelimin olduğu Old Town a 10 dolar istediler.Oysaki kitapta 5-6 dolar yazıyordu.Al takke ver külah pazarlık yaptım ve 7 dolara bir taksi buldum.Aslında araştırmalarım sonucu Quito da güzel bir hostel bulamamıştım,ama seyyahlardan biri Hotel Flores diye bir yeri tavsiye edince orada kalmaya karar verdim.Gerçi pek bir yerlerde adı geçmiyor ama ön sezilerim beni bu hostele gönderdi.Taksi şöförü bile yerini bilmiyordu.Zor bela sora sora hosteli buldum ve tek kişilik,içinde tuvalet ve banyosu olan odama yerleştim.Gerçekten hostel Old Town’un merkezinde bir yerlerdeydi ve kimseler yoktu, benden gayrı.Resepsiyonda ki çocuk hiç İngilizce bilmiyordu, bana sadece information ofisinin yerini söyleyebildi.Bana yeter.Oraya gittim ve hemen şehrin bir haritasını aldım.Zaten bir gece evvel çalışmıştım,hemen oryantasyonu sağlayıp, başladım keşfe.Tabii öncelik benim hastalığım olan plazalarda.Quito da kuzey-güney doğrultusunda bir vadiye uzanan bir şehir.Kuzeyinde yeni şehir dedikleri ve çok meşhur Marazcal denen eğlence yerleri ve gençliğin takıldığı bir bölge var,çok gürültülü ve pek tekin olmadığı söyleniyor.Ortasında Old Town ve güneyinde de iş merkezleri ve gecekondu bölgesi.Tabii şehrin kalbi Old Town da atıyor.Burası ile yeni şehir arası 30 dk.lık yürüme mesafesi.Old Town da 3 tane(Grand plaza,San Fransisco Plaza,San Domingo plaza)plaza var.Bayağı bir kilise ve müze ile dolu.Öncelikle Grand plaza’ya gittim, yakınında bulunan Centro Cultural Metropolitano’yu dolaştım.İçinde bir sürü sanat galerisi vardı.Tablolara bakındım durdum,neyse ki birde fotoğraf sergisi vardı.Oradan çıkışta müthiş bir yağmur başladı ama kısa sürdü.Daha sonra San Francisco meydanı ve en son olarak da  San Domingo meydanını gezdim.Karnım acıkmıştı, oturup bir şeyler yedim ve 30 dk.lık yürüyüşle yeni şehre geçtim.Fakat yolda çok güzel bir kilisenin olduğunu görünce bir bakıyım dedim.Meğer burası çok meşhur Basalica del Voto National’mış.Gerçekten çok heybetli bir yapı.Kilisenin iki yanında 117 metre yüksekliğinde iki saat kulesi var ve vitrayları görülmeye değer.İsterseniz bu saat kulelerine çıkabiliyorsunuz.Tabii benden kaçar mı, şeytan azapta gerek.Ama yukardan bütün Quito’yu görebileceğimi düşünerek,tabana kuvvet bir hızla çıktım bilmem kaç merdiveni.Yükseklik korkusu olanlara hiç tavsiye etmem, merdivenleri çıkarken benim bile yüreğim kalktı.Ama yukarıda çok güzel bir manzara beni bekliyordu.Hemen fotolar alındı ve aynı hızla inildi.Yeni şehirde çok güzel ve büyük parklar var.Hava açmıştı ve en büyüğü olan Park Ejido da çimlere uzanıp keyif yapma zamanı gelmişti.Kendime güzel bir bardak Papaya ,Mango karışımı meyve suyu ısmarladım ve etrafı seyre daldım.Kimisi lobutlarla bir şeyler yapıyordu,kimisi de benim gibi çimlere uzanıp siesta yapıyordu.Ama ilginç iki şey gördüm.Birincisi yaşlı amcalar ayakta toplanmış ve yüksek bir masada kağıt oynuyorlardı, diğeri ise parkta bulunan bir voleybol sahasında parasına voleybol maçı yapanları seyretmek ilginçti.Biraz dolaşınca bir köşede de rock konseri dinledim.Hava kararmadan inime gitmem gerek diye düşünerek yavaş yavaş hostelin yolunu tuttum.Tam Plaza Grande ‘ye gelmiştim ki meğer orada da bando eşliğinde folklorik gösterilere rastladım.Yaklaşık 2 saatte onları seyrettim ve hem fotoğraf, hem de video çektim.Köşede ki meşhur bir sandviççi den de  kaşarlı,domatesli ve yeşil salatalı bir sandviç yaptırdım.Karnımı da doyurunca artık hostele gitme vakti gelmişti, zira ayaklarım hafiften ağrımaya başlamıştı.Yarın dünyanın ortasına gidiyorum,yani ekvator çizgisine.

                                                   4/12/2012 Salı


 

Hiç yorum yok: