Quito’ya çok erken gitmenin bir anlamı yok, zira hostele
12:00 den önce almazlar diye düşünerek, bu sabah 8:00 de kalktım.Hostelin
kahvaltısını yaptım ve keyif çayımı içtim.Saat 9:00 da Quito otobüsüne
bindim.Kuzey terminaline 11:30 indim.Hemen bir taksiye binmek istedim ama
hostelimin olduğu Old Town a 10 dolar istediler.Oysaki kitapta 5-6 dolar
yazıyordu.Al takke ver külah pazarlık yaptım ve 7 dolara bir taksi
buldum.Aslında araştırmalarım sonucu Quito da güzel bir hostel bulamamıştım,ama
seyyahlardan biri Hotel Flores diye bir yeri tavsiye edince orada kalmaya karar
verdim.Gerçi pek bir yerlerde adı geçmiyor ama ön sezilerim beni bu hostele
gönderdi.Taksi şöförü bile yerini bilmiyordu.Zor bela sora sora hosteli buldum
ve tek kişilik,içinde tuvalet ve banyosu olan odama yerleştim.Gerçekten hostel
Old Town’un merkezinde bir yerlerdeydi ve kimseler yoktu, benden
gayrı.Resepsiyonda ki çocuk hiç İngilizce bilmiyordu, bana sadece information
ofisinin yerini söyleyebildi.Bana yeter.Oraya gittim ve hemen şehrin bir
haritasını aldım.Zaten bir gece evvel çalışmıştım,hemen oryantasyonu sağlayıp,
başladım keşfe.Tabii öncelik benim hastalığım olan plazalarda.Quito da
kuzey-güney doğrultusunda bir vadiye uzanan bir şehir.Kuzeyinde yeni şehir dedikleri
ve çok meşhur Marazcal denen eğlence yerleri ve gençliğin takıldığı bir bölge
var,çok gürültülü ve pek tekin olmadığı söyleniyor.Ortasında Old Town ve
güneyinde de iş merkezleri ve gecekondu bölgesi.Tabii şehrin kalbi Old Town da
atıyor.Burası ile yeni şehir arası 30 dk.lık yürüme mesafesi.Old Town da 3
tane(Grand plaza,San Fransisco Plaza,San Domingo plaza)plaza var.Bayağı bir
kilise ve müze ile dolu.Öncelikle Grand plaza’ya gittim, yakınında bulunan
Centro Cultural Metropolitano’yu dolaştım.İçinde bir sürü sanat galerisi
vardı.Tablolara bakındım durdum,neyse ki birde fotoğraf sergisi vardı.Oradan
çıkışta müthiş bir yağmur başladı ama kısa sürdü.Daha sonra San Francisco
meydanı ve en son olarak da San Domingo
meydanını gezdim.Karnım acıkmıştı, oturup bir şeyler yedim ve 30 dk.lık
yürüyüşle yeni şehre geçtim.Fakat yolda çok güzel bir kilisenin olduğunu
görünce bir bakıyım dedim.Meğer burası çok meşhur Basalica del Voto
National’mış.Gerçekten çok heybetli bir yapı.Kilisenin iki yanında 117 metre
yüksekliğinde iki saat kulesi var ve vitrayları görülmeye değer.İsterseniz bu
saat kulelerine çıkabiliyorsunuz.Tabii benden kaçar mı, şeytan azapta gerek.Ama
yukardan bütün Quito’yu görebileceğimi düşünerek,tabana kuvvet bir hızla çıktım
bilmem kaç merdiveni.Yükseklik korkusu olanlara hiç tavsiye etmem, merdivenleri
çıkarken benim bile yüreğim kalktı.Ama yukarıda çok güzel bir manzara beni
bekliyordu.Hemen fotolar alındı ve aynı hızla inildi.Yeni şehirde çok güzel ve büyük parklar var.Hava açmıştı ve en büyüğü
olan Park Ejido da çimlere uzanıp keyif yapma zamanı gelmişti.Kendime güzel bir
bardak Papaya ,Mango karışımı meyve suyu ısmarladım ve etrafı seyre
daldım.Kimisi lobutlarla bir şeyler yapıyordu,kimisi de benim gibi çimlere
uzanıp siesta yapıyordu.Ama ilginç iki şey gördüm.Birincisi yaşlı amcalar
ayakta toplanmış ve yüksek bir masada kağıt oynuyorlardı, diğeri ise parkta
bulunan bir voleybol sahasında parasına voleybol maçı yapanları seyretmek
ilginçti.Biraz dolaşınca bir köşede de rock konseri dinledim.Hava kararmadan
inime gitmem gerek diye düşünerek yavaş yavaş hostelin yolunu tuttum.Tam Plaza
Grande ‘ye gelmiştim ki meğer orada da bando eşliğinde folklorik gösterilere
rastladım.Yaklaşık 2 saatte onları seyrettim ve hem fotoğraf, hem de video
çektim.Köşede ki meşhur bir sandviççi den de
kaşarlı,domatesli ve yeşil salatalı bir sandviç yaptırdım.Karnımı da
doyurunca artık hostele gitme vakti gelmişti, zira ayaklarım hafiften ağrımaya
başlamıştı.Yarın dünyanın ortasına gidiyorum,yani ekvator çizgisine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder