13 Aralık 2012 Perşembe

DEVİL'S NOSE BENİM BURNUM KADAR HEYBETLİ


Sabah 8:00’de kalkacak olan tren için 7:00 kalktım ve bir çörek ve kahve kahvaltısı sonrası yakın olan istasyona gittim. Meğer benden daha heyecanlı olan turistler de varmış.İstasyona vardığımda 15 kişi filan oradaydı.Çoğunluk turla sırf bu trene binmek için gelmiş,hepsinin yanında tur rehberleri filan vardı.Tren tam 8:00 de kalktığında herhalde 30 kişi filan vardık.Toplam yolculuk tahmini 2.5 saat filan sürecekti.Tren 15km. gidecek ve 15km. gelecekti. Ama aşağı yukarı bu iki istasyon arasında 800-900m irtifa farkı vardı. Çok hoş bir vadinin kenarından 30 dk. filan gittik. Şansıma hava dünün aksine günlük güneşlikti.Daha sonra çok dik bir yolu zig-zaglar yaparak indik ve Sibambe denen istasyona vardık.Ama tren biraz daha ilerledi ve meşhur Şeytan’ın Burnunu görmemiz için durdu.Trenden indik ve fotolar çekildi.Meğer indiğimiz o dik tepenin adıymış Devil Nose.Benzemiyor da değil, iki tarafında kayadan iki gözü ve ortada da sivri bir burun var gibi duruyor.Esas önemli olan o tepeyi inerken tren yolunda bulunan zig-zaglar.Neyse tren tekrar istasyona geldi ve bizi orada yerel kıyafetlerle dans eden gençler karşıladı.Bu istasyonda tam 1 saat durduk.Bu sürede oradaki müzeyi gezdik ve fiyata dahil sandviçten ve kahveden oluşan yemeğimizi yedik.Neyse ki trende hem İspanyolca hem İngilizce konuşan bir rehber gerekli bilgileri veriyordu.Meğer bu yolun yapımında yaklaşık 5000 kişi çalışmış.Ama 2500 kişisi dinamit patlatılması sırasında ki kazalarda ve sıtma,tifo gibi hastalıklardan yol bitimine kadar ölmüş.Aslında bu yol güneyde bulunan Cuenca ve Guayaquil şehirlerini Quito’ya bağlamak için 1850 ile  1910 yılları arasında yapılmış ama daha sonra toprak kaymaları ve sel nedeniyle tahrip olmuş.Şimdilerde tekrar hayata geçirmeye çalışıyorlar.Moladan sonra tekrar trene bindik ve aynı yolu geri döndük.İstasyonda inince hostele gidip sırt çantamı aldım ve Cuenca yollarına düştüm.4 saat süren bir yolculuk sonrası Cuenca’ya saat 15:00 gibi vardım ve bir taksiye atlayarak hostelim olan Hogar Cuencano’ya yerleştim.Hemen çıkıp bir şehir turu attım.Bu şehirde aslında 500.000 nüfusuyla Ekvador’un güneyinin başkenti gibi.Bir düzlüğe kurulmuş ve yine çok güzel kolonyal binaları ve bir sürü kilisesi var.Park ve plazalarını saymıyorum.Dar sokakları ve ortasından geçen bir de nehir(Rio Tomebamba) var, Ekvador’un Quito ve Guayaquil’den sonra 3. Büyük şehri ve 2530 m. Yükseklikte kurulu.Sabahın aksine burada hafif bir yağmur çiseliyordu.Olsun bana engel olamaz.Hemen hemen bütün önemli yerleri gezdim, zira yarın için yakınlardaki Cajas milli parkına gitme planlarım var.Akşamüstü en merkezi parkı olan Park Calderon’a bakan Raymipampa restoranda yemeğimi de yedikten sonra yol üstündeki Kahve Ağacı adında ki bir cafe de bir de kahve içerek günümü sonlandırdım.Şimdi hostele gidip dinlenme vakti.Yarın gölleri ile meşhur Park Nacional Cajas’a  gidip biraz yürümek istiyorum.

                                                              12/12/2012 Çarşamba


Hiç yorum yok: