Çok güzel bir uyku çekmişim.Saat 8:00 de atlar geleceği için
sabah 7:00 de kalktım.Tabii biraz heyecan da var.Güzel bir kahvaltı nihayet bu
sabah yapabildim.Yumurta , taze meyvelerden oluşan (papaya,ananas ve muz) bir
tabak,marmelat, tereyağ, burada yaptıkları taze ekmek ve tabii koca bir fincan kahve.Saat
8:00 de atlar geldi ve beni bir heyecan sardı.Diğerleri daha önce ingiltere de
ata çok binmişler, o yüzden çok rahatlar.Hatta atlar iyidir filan diye muhabbet
ediyorlardı.Benim ilk defa bineceğimi duyunca biraz bilgi verdiler,sağ olsunlar.Galiba
en önemlisi sakin olmak, zira eğer stresli olursanız at hissediyor ve ona göre
davranıyor.Neyse benim atımın adı da yabancı değil,Mercedes.Bilmem neden ama
hemen kaynaştık.Şu Kolombiyada en iyi sosyalleştiğim alan atlarla olsa gerek.Kapkara
bir şeydi, ama gözleri çakmak çakmaktı.Dualarla bindim ve yuları elime aldım,
artık dönüşü yok bu yolun.Öncelikle biraz konuştum onunla, tabii Türkçe.Herhalde
şu koca Kolombiya’da bir tek o Türkçeden anlıyor.Atlar zaten çok turistik,
birbirlerini takip ediyorlar ve yolu çok iyi biliyorlar.Birazcık sağa sola
dönüşlerde yuları sağa veya sola çekmek, durdurmak içinse iki taraftan da
geriye doğru çekmek gerekiyor.Böyle anlattığıma bakmayın, o kadarda kolay
değil.Bir kere çok dengeli olmak ve at dört nala koşarken ona uyumlu oturup
kalkmak gerekiyor.Bazen aşka gelip birbirleriyle yarışıyorlar.Benimkisi zaten adından
mıdır bilmem, hep en önde olmaya çalışıyordu.Bir müddet sonra öyle ustalaştım
ki, tek elimle de fotolar bile çektim.Böylece 3-4 arkeolojik yer ve birde Magdelena
nehrinin çok güzel göründüğü bir seyir yerini gezdik.Bir yerde kahve ve bira molası verdik.Atların sahibi olan
adam her yerde çok güzel anlatıyordu ama ben fakir 10 cümlesinden bir veya ikisini ancak
anlıyordum.İşte böyle durumlarda dil daha önemli oluyor.Gezimiz tam 5 saat
sürdü ve tekrar hostele döndük.Vedalaşma sonrası çok terlediğim için bir duş
alıp, kendime koca bir tabak salata ısmarladım.Tam yemek yerken etraf birden
karardı ve müthiş bir yağmur başladı.Görüntü çok hoştu tabii, yağmur benim tam
kalemim, hele birde içerden onu yağarken seyrediyorsanız.Çok romantik oldu
galiba fazla özele girmeyelim.Diğerleri Otovalo da ki cumartesi pazarına
yetişmek istedikleri için her halükarda ve şartta gitmeleri gerektiğini
söylediler ama ben bu kadar ata bindikten sonra o popomun üzerinde ve o bozuk
yollarda 6 saat yol gidemezdim.O nedenle onlara uymadım ve vedalaştık, ben yine
yalnız romantikliğime döndüm.Yağmur durana kadar bekledim ve hostel sahibinin
mobil internet aletini alarak maillerime baktım.Akşamüstü şehre inip bir
marketten alışveriş yaptım.Zira bu gece yemek yapmaya karar verdim.3 yumurta, 2
domates, bir soğan ve bir kırmızı biberden oluşan torbamı kaptığım gibi hostele
döndüm.Kendime müthiş bir sebzeli omlet yaptım.Tabii yemekten sonra bulaşıklarımı
yıkadım ve açık havada keyfime devam ettim.Galiba elde var bir, kolombiyayı bitirdim
sayılır.Yarın 12 saatlik bir yolculuk sonrası sınıra en yakın olan yer olan Pasto
da bir gece geçirip,Pazar sabahı erkenden sınırı geçmeye çalışacağım.Bakalım
ilk sınır geçişi nasıl olacak.Stres yok………..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder