1 Aralık 2012 Cumartesi

HERŞEYİN BİR İLKİ VARDIR


Çok güzel bir uyku çekmişim.Saat 8:00 de atlar geleceği için sabah 7:00 de kalktım.Tabii biraz heyecan da var.Güzel bir kahvaltı nihayet bu sabah yapabildim.Yumurta , taze meyvelerden oluşan (papaya,ananas ve muz) bir tabak,marmelat, tereyağ, burada yaptıkları taze ekmek ve tabii koca bir fincan kahve.Saat 8:00 de atlar geldi ve beni bir heyecan sardı.Diğerleri daha önce ingiltere de ata çok binmişler, o yüzden çok rahatlar.Hatta atlar iyidir filan diye muhabbet ediyorlardı.Benim ilk defa bineceğimi duyunca biraz bilgi verdiler,sağ olsunlar.Galiba en önemlisi sakin olmak, zira eğer stresli olursanız at hissediyor ve ona göre davranıyor.Neyse benim atımın adı da yabancı değil,Mercedes.Bilmem neden ama hemen kaynaştık.Şu Kolombiyada en iyi sosyalleştiğim alan atlarla olsa gerek.Kapkara bir şeydi, ama gözleri çakmak çakmaktı.Dualarla bindim ve yuları elime aldım, artık dönüşü yok bu yolun.Öncelikle biraz konuştum onunla, tabii Türkçe.Herhalde şu koca Kolombiya’da bir tek o Türkçeden anlıyor.Atlar zaten çok turistik, birbirlerini takip ediyorlar ve yolu çok iyi biliyorlar.Birazcık sağa sola dönüşlerde yuları sağa veya sola çekmek, durdurmak içinse iki taraftan da geriye doğru çekmek gerekiyor.Böyle anlattığıma bakmayın, o kadarda kolay değil.Bir kere çok dengeli olmak ve at dört nala koşarken ona uyumlu oturup kalkmak gerekiyor.Bazen aşka gelip birbirleriyle yarışıyorlar.Benimkisi zaten adından mıdır bilmem, hep en önde olmaya çalışıyordu.Bir müddet sonra öyle ustalaştım ki, tek elimle de fotolar bile çektim.Böylece 3-4 arkeolojik yer ve birde Magdelena nehrinin çok güzel göründüğü bir seyir yerini gezdik.Bir yerde kahve  ve bira molası verdik.Atların sahibi olan adam her yerde çok güzel anlatıyordu ama ben fakir 10  cümlesinden bir veya ikisini ancak anlıyordum.İşte böyle durumlarda dil daha önemli oluyor.Gezimiz tam 5 saat sürdü ve tekrar hostele döndük.Vedalaşma sonrası çok terlediğim için bir duş alıp, kendime koca bir tabak salata ısmarladım.Tam yemek yerken etraf birden karardı ve müthiş bir yağmur başladı.Görüntü çok hoştu tabii, yağmur benim tam kalemim, hele birde içerden onu yağarken seyrediyorsanız.Çok romantik oldu galiba fazla özele girmeyelim.Diğerleri Otovalo da ki cumartesi pazarına yetişmek istedikleri için her halükarda ve şartta gitmeleri gerektiğini söylediler ama ben bu kadar ata bindikten sonra o popomun üzerinde ve o bozuk yollarda 6 saat yol gidemezdim.O nedenle onlara uymadım ve vedalaştık, ben yine yalnız romantikliğime döndüm.Yağmur durana kadar bekledim ve hostel sahibinin mobil internet aletini alarak maillerime baktım.Akşamüstü şehre inip bir marketten alışveriş yaptım.Zira bu gece yemek yapmaya karar verdim.3 yumurta, 2 domates, bir soğan ve bir kırmızı biberden oluşan torbamı kaptığım gibi hostele döndüm.Kendime müthiş bir sebzeli omlet yaptım.Tabii yemekten sonra bulaşıklarımı yıkadım ve açık havada keyfime devam ettim.Galiba elde var bir, kolombiyayı bitirdim sayılır.Yarın 12 saatlik bir yolculuk sonrası sınıra en yakın olan yer olan Pasto da bir gece geçirip,Pazar sabahı erkenden sınırı geçmeye çalışacağım.Bakalım ilk sınır geçişi nasıl olacak.Stres yok………..

                                                                        30/11/2012  Cuma

 

Hiç yorum yok: