12 Aralık 2012 Çarşamba

6310 m. CHİMBORAZO'DAYIM


Gece yatarken adam beni eker mi diye düşünmedim değil.Ama olsun ben sözümde durayım da,olsun gelmesin,diyerek sabah yakındaki bir pastaneden çöreğimi yedim ve saat 7:45 te hostelin önünde beklemeye başladım.Adamın adı Joel ve tam 8 de kapıya geldi.Merhabalaştıktan sonra benim sırt çantasını bagaja attık ve yola çıktık.Meğer adam hem rehberlik yapıyor hem de taksi şoförüymüş.Tarzanca konuşmaya başladık.Bana yolda kahvaltı yapıp yapmadığımı sordu, bende belki değişiklik olur diye yapmadım dedim.Hemen bir yerde kenara çekti ve sana yöresel bir kahvaltı yaptırayım dedi.Mısırdan peynirli pişi gibi bir şeyle bir bardak kahve içtik.Kahvaltı dediği buymuş meğer.Sonra yola devam ettik.Şehirden Chimborazo volkanı 35 km. kadar, ama çıktıkça çıktık.Yolda bulutlar elverdikçe resimler çektik.Hayatımda herhalde bu kadar yükseğe çıkmamıştım.4850 m de ki ilk base kampa kadar toprak bir yoldan kıvrılarak çıktık.Burada bulunan dağ evinin içini filan gezdik.Daha sonra biraz yürüyelim dedi ve 200 metre daha bu sefer yürüyerek çıktık.Bu yükseklikte hareket etmek bile çok zor, insanın nefesi kesiliyor.Etrafta hep mezar taşları vardı.Buraya tırmanmak isteyen o kadar çok insan ölmüş ki,her taraf onların anısına dikili taşlarla doluydu.Chimborazo bize bir türlü yüzünü göstermedi, hep bulutları arkasına saklandı.Ama yinede çok muhteşem bir volkan.Biraz bizim Erciyesi andırıyor sanki.Biraz daha oyalandıktan sonra dönüşe geçtik.Yolda bir çift bize el etti,adam bana alıyım mı diye sorunca hemen al dedim.O anda inanılmaz, hatta imkansız bir şey oldu.Binenlerden kız, Avustralyalı bana nereli olduğumu sorunca arkadan bir çığlık koptu, meğer diğer çocuk Türk’müş.Adı Yusuf,İstanbul-Şişli denmiş.Four Seasons ta çalışıyormuş, askerliği gelince arabasını filan satıp buralara 1 seneliğine gezmeye gelmiş.Tabii ikimizde şok olduk.Sohbet, muhabbet başlayınca bizim rehber ve kız öylece kalakaldılar.Çocuk daha geleli 10 gün olmuş ve kızın peşine takılıp gezmeye başlamış.Kız ise 1 senedir buralardaymış.Yani benim 3 ay hiç bir şey değilmiş.Geldin mi böyle gelicen kardeşim.Sonra adam bizi otogarda bıraktı ve vedalaştık.Onlar Banos’a gidiyorlarmış.Ben Alausi otobüsüne biletimi aldım ve yola çıktım.Seyyahlık böyle bir şey herhalde: merhaba ve arkasından güle güle.Yol 2 saat sürdü ve Alausi’ye saat 14:00 de vardım.Zaten çok küçük bir kasaba, hemen hostelimi(hostel Europa)buldum ve yerleştim.Bir yerel lokantada karnımı doyurduktan sonra, doğru tren garına gittim.Yarın sabah 8 için biletimi aldım.Bu arada her tarafı sis bastı,göz gözü görmüyor.Burası da 2350 m. Yükseklikte yine çanak gibi bir kasaba.Bir seyir yeri var oraya çıktım, gerçekten avuç içi kadar bir yer.Hemen plazasını filan gezdim ve bir bar bulup kendime yorgunluk birası ısmarladım.Saat 19:00  gibi de hostelime döndüm.Yarın Şeytanın burnunu görmeye trenle gidiyorum, bakalım onun mu benim mi burnum daha büyük.

                                                                11/12/2012 Salı

2 yorum:

Cem dedi ki...

Hocam senin bu blog donuste kitap olma yolunda ilerliyor, haberin olsun :-)

Cem dedi ki...

Armi, bu Lama cok sevimliymis gelirken getir bir tane :-)

Saka bir yana hemen 5000 m uzeri bir yerlere gitmem lazim bayragi sana kaptirdik :-)