23 Şubat 2013 Cumartesi

BUENOS AİRES'İN ÇEŞİTLİLİĞİNDE HERŞEYDEN BİR PARÇA VAR

Artık kurulmuş saat gibi sabah 8:00 de kalkıyorum.Nasıl olsa yolculuk, otobüs kaçırma derdi de yok.Keyifle Arjantin kahvaltımı yaptım ve bugün nereleri gezsem diye haritama bakındım.Bakar mısınız, tek derdim nereleri gezebilirim diye düşünmek.Bu geziye çıkarken de bunu hayal etmiştim.Öncelikle Buenos Aires’in adeta sembolü haline gelmiş olan Al Ateneo kitapçısına gitmeye karar verdim.Yine hostelden 9:30 gibi çıkarak Santa Fe caddesi üzerinde bulunan kitapçıya gittim.Kitapçı çok eski, zannedersem bir konser salonunda, muhteşem bir konumdaydı.İnsan içeri girince, oturup uzun süre orada oturup kitap okuyası geliyor.Üç katlı ve sahne bölümünde de bir kafesi var.Işıklandırma, dekor ve mimarisi insanı büyülüyor.Tabii bütün kitaplar İspanyolca olduğu için, kitap rafları arasında dolaşarak ve bütün katları gezerek fotoğraflar çektim.Ayrıca müzik ve film bölümleri de mevcut.Oradan çıkınca bir alışveriş bölgesi olan Palermo Soho’ya yürüdüm.Sabah saatleri olmasına rağmen caddeler çok kalabalıktı.Tabii ki siesta zamanına kadar.Bu Soho bölgesi aslında tasarımcıların yoğun olduğu bir mekan.Tabii çoğunlukla bayan giysileri üzerine.Çok miktarda özel butikler bulunuyor ve zenginler sanırım buralardan alış veriş yapıyorlar.Zira şık bayanlar ellerinde bu butiklere ait çantalarla sokaklarda dükkanların birinden çıkıp ,ötekine giriyorlardı.Arada sırada mobilya ve değişik tasarım mağazaları yok değil.Bölgenin tam ortasında da cafelerin yer aldığı bir plaza da alış verişten yorulunca kahvelerini yudumluyorlar.Tipik bayan davranışı.Öğlen sıcağı bastırınca bende yakınlarda bulunan Plaza Campana del Deserto’da bir ağaç gölgesinde yeşilliklere serilerek dinlendim.Orada haritaya bakınca, evvelsi gün pas geçtiğim Botanik Bahçesine çok yakın olduğumu fark ettim.Dinlenme sonrası oraya giderek gözlerimi uzun süredir hasret kaldığı yeşilliklere doyurdum.Dünyanın bir çok yerinden ağaç türleri ile güzel bir bahçe oluşturmuşlar, böylece biraz da serinlemiş oldum.Ayrıca bu Arjantin'lilerin ellerinden düşürmedikleri mate çayınında bitkisini de orada görmüş pldum.Daha sonra metroya binerek merkeze indim ve hostelde biraz sıcağın geçmesini bekledim.Ayrıca siesta saatlerinde bütün dükkanlar kapalı olduğu için sokaklar bile bomboş.Akşamüstü dün yağmurda pek bir şey anlamadığım San Telmo’yu tekrar görmeye çıktım.Önce San Telmo Mercado’yu ziyaret ettim.Sadece yiyecek değil, antika satan dükkanlarında olduğu büyük bir çarşı.Aslında bu San Telmo eskiden zenginlerin oturduğu bir muhitmiş, fakat bir salgın hastalık sonrası zenginler şehrin kuzeyine kaçmışlar.Daha sonraları buraya evler ucuz diye artistler ve sanatçılar yerleşmiş.Sokaklar parke taşları ile döşeli ve güzel evlerin olduğu bir mahalle.Bu mahallenin meşhur Plaza Dorrego’suna giderken yolda karşıma Museo Penitenciario adında eski bir hapishane olan müze çıktı.Hapishane ve mezarlık gezmeye meraklı ben, hemen orayı da geziverdim.Bu kısa kültür arasından sonra birsürü cafe, lokanta ve barın olduğu Plaza Dorrego’yu buldum.Hakikaten ressamlar ve sanatçılar eserlerini açık havada sergiliyorlardı.Esas Pazar günü bu meydanda antik Pazar kuruluyor ve daha sonra akşamüstü tezgahlar toplanarak, meydanı Tango yapan dansçılara bırakıyorlarmış.Söz konusu sanat olunca zevkli ve keyifli bir mekan olması kaçınılmaz oluyor.Pazar uçağım akşamüstü olduğundan belki sabah gidip biraz dolaşırım.Biraz orada vakit geçirdim ve hostele doğru yola çıktım.Yolda dün çok sakin olan Plaza De Mayo’da bugün büyük bir kalabalık toplanmış, ellerinde pankartlarla bizde ki gibi adalet istiyorlardı.Sanırım burada da haksız yere hapislerde yatan insanlar mevcut.Ana caddesi olan Av. De Mayo üzerinde bir cafede soğuk bir bira ile yorgunluğumu attım.Yine bu cadde üzerinde bulunan ve daha önce önünden geçerken insanların girmek için kuyruk bekledikleri,ama o sırada önü boş olan Cafe Tortoni de birde kahve molası verdim.Buenos Aires’in en eski cafesiymiş.Ambiyansı gerçekten hoştu.Tabii biraz pahalı bir yer.Ben sadece bir kahve içerek mekanı fotoğrafladım.Hava karardığı için artık hostele gitme vakti gelmişti.Sabah 9:30 da çıktığım yolculuğum, akşam 9 da son buldu.Hostele gelip, ayakkabılarımı çıkarınca ayaklarımın ağrısını fark ettim.

                                                                        22/02/2013  Cuma


 

 
 
 








 


2 yorum:

Cem dedi ki...

Kitapci cok muthis gozukuyor.
Biz de birkac hafta once Ayca ile Amsterdam'daki Halk Kutuphanesi'ne hayran kalmistik.
Bizim memleket dogal guzelliklerde her yerle yarisir ama bu kitap meselesinde kiskanmamak elde degil.

Cem dedi ki...

Hocam Hosgeldin, Bienvenido,
Biraz once sesini duydum cok sevindim. Ozlemisiz.

Son kez buraya o acayip sayi ve harfleri girecegim. Artik bir robot olmadigimi kanitlamaya gerek kalmadan, haberlesiriz.

Fotograflara bakmak icin projektorumuz emrinizde :-)

Iyi dinlenmeler.