Bu sabah ta erkenden 7:00 de kalkarak, hostelin lobisinde
kahvemi içtim ve tur acentesinin önüne gittim.Tabii yine ilk gelen ben
olmuştum.Acente sahipleri bile benden sonra geldi.Arkasından 4 kişilik
Amerikalı bir grup, 2 İngiliz,2 İspanyol,2 Arjantin’li ve 1 İsviçreli adamla
ben dahil 12 kişi olduk.Bugünde acenteden, hava çok rüzgarlı olduğu için belki
buzul üzerinde yürüyüş yapamayacağımızı ama deneyeceklerini söylediler.Saat
8:15 gibi bir otobüse binerek yarım saat yol aldıktan sonra Baja Tunnels diye
göl kenarında bir rıhtıma vardık.Burada bizi bekleyen orta boy bir motora
binerek gölde yol almaya başladık.1 saat süren göl yolculuğu sırasında o kadar
şiddetli rüzgar vardı ki, motorun üzerinde uçmamak için tutunmak zorunda
kaldım.2 kişi hariç herkes içeri kaçtı,ama ben o kadar uzun yoldan gelmiş bir
Türk turist olarak, sonuna kadar direndim ve zaman zaman dalgalardan ıslanarak
buzulların resmini çektim.Tam Türkçe adını bilmediğim, onların Glassier
dedikleri dağların arasından göle uzanan buzullar gerçekten göz kamaştırıcıydı.Güneş
ışınları sayesinde türkuaz renginde ve 30-40 m. yüksekliğinde buz duvarına
epeyce yaklaştık.Bazı kopan buz kütleleri de göl üzerinde hoş bir görüntü
oluşturuyordu.Fotoğraflarımızı çektikten sonra buzulun bir kenarına yanaşarak,
rehber çocuklar rüzgar dolayısı ile yürüyüş yapıp yapamayacağımızı keşfe
çıktılar.Biz ise heyecanla gelecek haberi bekledik.Melekler yine oradaydı ve
olumlu haber gelince herkes çığlığı bastı.Ne de olsa Amerika’lılar, her yerde
kendilerini belli ediyorlar.Saat 10:30 gibi motor yanaşarak bizi de kırmızımsı
kayaların üzerine bıraktılar.Kayalar daha önce üzerinden buzul kaydığı için
kaymak gibi dümdüzdü, renkleri de içindeki demir madeni nedeni ile
kırmızımsıydı.Kayalardan 20 dk. tırmandıktan sonra bir yerde bize verdikleri
kramponları ayağımıza giydik ve buzulun bir kenarından üzerine çıktık.Hiç
yapmadığım bir şeyin keyfi ile buzul üzerinde iki saat kadar dolandık.Müthiş
derin yarıklar ve masmavi buzul beni gerçekten etkiledi.Sırf ben değil herkes
büyülenmiş gibi etrafı seyrediyordu.Burada kelimelerle anlatmak
olanaksız,fotoğraflar bile yetersiz kalıyor, mutlaka gelip görün derim.Saat
13:00 de kramponları çıkartarak tekrar motorun bizi bıraktığı kayalıklara
döndük.Burada yarım saat kadar kayaların üzerinde güneşlendik ve herkes yanında
getirdiği nevalesini yedi.Motor bizi alarak rıhtıma, orada bekleyen otobüsle de
Chalten’e saat 15:00 gibi vardık.Hostele döndüğümde kendimi iyi hissettiğim
için küçük bir de yürüyüş yapmaya karar verdim.Haritalarda 4 saat gidiş-dönüş bir
rota olan Capri gölüne gitmeye karar verdim.Bir marketten yarın ki yürüyüş için
biraz alış-veriş yaptım ve onları yol üzerinde ki hostele bıraktım.Bir buçuk
saat kadar ormanlık bir patikada, güzel manzara eşliğinde yürüdüm ve arkasında
karlı tepelerin olduğu Capri gölüne vardım.Yanımda birileri olsa çadırı bu göl
kıyısında bulunan kamp alanına kurar ve 3 gün burada kalırdım.O kadar güzel,
sessiz ve sakin bir yerdi.Bir süre gölün şıpırtısını dinledikten sonra aynı
yolda geri döndüm ve 4 saatlik dedikleri yolu 3 saatte güle oynaya bitirdim.Bir
yerde karnımı doyurduktan sonra hostele döndüm.Benim odadaki herkes gitmiş,
yerlerine 3 Arjantin'li bayan gelmiş.Beni görünce biraz şok oldular.Bu gece
durum biraz zor gözüküyor.Hadi hayırlısı.Yarı erkenden yürüyüşe çıkmam lazım.
NOT:Buralarda internet zayıf olduğu için ancak yazıları koydum,resimler arkadan gelecek.Biraz heyecanlı olsun.......
31/1/2013 Perşembe
1 yorum:
Serife ve yilmaz diyor ki:
Koyacagin resimleri heyecanla bekliyoruz, anlattiklarini icimize sindirmek icin resimler gerek
Yediklerin sana yarasin
Gozlerinden operim
Yorum Gönder