Artık kurulmuş saat gibi sabah 8:00 de kalkıyorum.Nasıl olsa
yolculuk, otobüs kaçırma derdi de yok.Keyifle Arjantin kahvaltımı yaptım ve
bugün nereleri gezsem diye haritama bakındım.Bakar mısınız, tek derdim nereleri
gezebilirim diye düşünmek.Bu geziye çıkarken de bunu hayal etmiştim.Öncelikle
Buenos Aires’in adeta sembolü haline gelmiş olan Al Ateneo kitapçısına gitmeye
karar verdim.Yine hostelden 9:30 gibi çıkarak Santa Fe caddesi üzerinde bulunan
kitapçıya gittim.Kitapçı çok eski, zannedersem bir konser salonunda, muhteşem
bir konumdaydı.İnsan içeri girince, oturup uzun süre orada oturup kitap okuyası
geliyor.Üç katlı ve sahne bölümünde de bir kafesi var.Işıklandırma, dekor ve
mimarisi insanı büyülüyor.Tabii bütün kitaplar İspanyolca olduğu için, kitap
rafları arasında dolaşarak ve bütün katları gezerek fotoğraflar çektim.Ayrıca
müzik ve film bölümleri de mevcut.Oradan çıkınca bir alışveriş bölgesi olan
Palermo Soho’ya yürüdüm.Sabah saatleri olmasına rağmen caddeler çok
kalabalıktı.Tabii ki siesta zamanına kadar.Bu Soho bölgesi aslında
tasarımcıların yoğun olduğu bir mekan.Tabii çoğunlukla bayan giysileri üzerine.Çok
miktarda özel butikler bulunuyor ve zenginler sanırım buralardan alış veriş
yapıyorlar.Zira şık bayanlar ellerinde bu butiklere ait çantalarla sokaklarda
dükkanların birinden çıkıp ,ötekine giriyorlardı.Arada sırada mobilya ve değişik
tasarım mağazaları yok değil.Bölgenin tam ortasında da cafelerin yer aldığı bir
plaza da alış verişten yorulunca kahvelerini yudumluyorlar.Tipik bayan
davranışı.Öğlen sıcağı bastırınca bende yakınlarda bulunan Plaza Campana del
Deserto’da bir ağaç gölgesinde yeşilliklere serilerek dinlendim.Orada haritaya
bakınca, evvelsi gün pas geçtiğim Botanik Bahçesine çok yakın olduğumu fark
ettim.Dinlenme sonrası oraya giderek gözlerimi uzun süredir hasret kaldığı
yeşilliklere doyurdum.Dünyanın bir çok yerinden ağaç türleri ile güzel bir
bahçe oluşturmuşlar, böylece biraz da serinlemiş oldum.Ayrıca bu Arjantin'lilerin ellerinden düşürmedikleri mate çayınında bitkisini de orada görmüş pldum.Daha sonra metroya
binerek merkeze indim ve hostelde biraz sıcağın geçmesini bekledim.Ayrıca
siesta saatlerinde bütün dükkanlar kapalı olduğu için sokaklar bile
bomboş.Akşamüstü dün yağmurda pek bir şey anlamadığım San Telmo’yu tekrar görmeye
çıktım.Önce San Telmo Mercado’yu ziyaret ettim.Sadece yiyecek değil, antika
satan dükkanlarında olduğu büyük bir çarşı.Aslında bu San Telmo eskiden
zenginlerin oturduğu bir muhitmiş, fakat bir salgın hastalık sonrası zenginler
şehrin kuzeyine kaçmışlar.Daha sonraları buraya evler ucuz diye artistler ve
sanatçılar yerleşmiş.Sokaklar parke taşları ile döşeli ve güzel evlerin olduğu
bir mahalle.Bu mahallenin meşhur Plaza Dorrego’suna giderken yolda karşıma
Museo Penitenciario adında eski bir hapishane olan müze çıktı.Hapishane ve
mezarlık gezmeye meraklı ben, hemen orayı da geziverdim.Bu kısa kültür
arasından sonra birsürü cafe, lokanta ve barın olduğu Plaza Dorrego’yu
buldum.Hakikaten ressamlar ve sanatçılar eserlerini açık havada
sergiliyorlardı.Esas Pazar günü bu meydanda antik Pazar kuruluyor ve daha sonra
akşamüstü tezgahlar toplanarak, meydanı Tango yapan dansçılara
bırakıyorlarmış.Söz konusu sanat olunca zevkli ve keyifli bir mekan olması
kaçınılmaz oluyor.Pazar uçağım akşamüstü olduğundan belki sabah gidip biraz dolaşırım.Biraz orada vakit geçirdim ve hostele doğru yola çıktım.Yolda
dün çok sakin olan Plaza De Mayo’da bugün büyük bir kalabalık toplanmış,
ellerinde pankartlarla bizde ki gibi adalet istiyorlardı.Sanırım burada da
haksız yere hapislerde yatan insanlar mevcut.Ana caddesi olan Av. De Mayo
üzerinde bir cafede soğuk bir bira ile yorgunluğumu attım.Yine bu cadde
üzerinde bulunan ve daha önce önünden geçerken insanların girmek için kuyruk
bekledikleri,ama o sırada önü boş olan Cafe Tortoni de birde kahve molası verdim.Buenos
Aires’in en eski cafesiymiş.Ambiyansı gerçekten hoştu.Tabii biraz pahalı bir
yer.Ben sadece bir kahve içerek mekanı fotoğrafladım.Hava karardığı için artık
hostele gitme vakti gelmişti.Sabah 9:30 da çıktığım yolculuğum, akşam 9 da son
buldu.Hostele gelip, ayakkabılarımı çıkarınca ayaklarımın ağrısını fark ettim.
2 yorum:
Kitapci cok muthis gozukuyor.
Biz de birkac hafta once Ayca ile Amsterdam'daki Halk Kutuphanesi'ne hayran kalmistik.
Bizim memleket dogal guzelliklerde her yerle yarisir ama bu kitap meselesinde kiskanmamak elde degil.
Hocam Hosgeldin, Bienvenido,
Biraz once sesini duydum cok sevindim. Ozlemisiz.
Son kez buraya o acayip sayi ve harfleri girecegim. Artik bir robot olmadigimi kanitlamaya gerek kalmadan, haberlesiriz.
Fotograflara bakmak icin projektorumuz emrinizde :-)
Iyi dinlenmeler.
Yorum Gönder