28 Kasım 2012 Çarşamba

COCORA VADİSİ


Sabah 7:30, 9:30, 11:30 da kalkan cipler vardı.Cocora vadisine hiç gitmediğim için en erken cipi almaya karar verdim.Tabii onun için 6:30 da kalktım ve yürüyüş için hazırlandım.Meydana saat 7 gibi vardım ama her yer kapalıydı.Zaten kahvaltı yapmamaya alışmıştım.7:00 gibi insanlar toplanmaya başladı.Bende kendime bir cip seçtim ve arkasına atladım.8 kişi bindik ama enteresan olan arkasına dışarıda asılı olarak binen 2 kişi daha vardı.Cipler williys ama bayağı bakımlılar.Yol yarım saat sürdü.Diğer ciplerle gelenlerle beraber 12-13 kişi yürüyüşe başladık.Başlangıçta düzce olan ve yemyeşil meralar ve otlayan inekler arasından ilerledik.2 km. sonra patika daraldı ve jangle gibi bir yerde nehrin kenarından tırmanmaya başladık.Gerçekten görüntü güzeldi, zaman zaman patika nehrin karşısına tahta asma köprülerle geçiyordu.Böylece çok dik olmayan ama taşların arasında güzel bir manzara ile 2 saat yürüdük.Burada kendimi tebrik ettim zira diğer yürüyenler 25 yaş altı olmasına rağmen yoruldular ve sık sık mola verdiler.Ben ve 2 alman çocuk onları beklemeden devam ettik.Tabii alman oldukları ve benim Türk olduğumu duyunca çok mutlu oldular.Hatta bir tanesinin çok yakın bir arkadaşı Türk’müş dolayısı ile birkaç kelime Türkçe bile konuştu (otur lan-konuşma abi gibi)Saat 10 gibi Acaime denen bir yere geldik meğerse burada 8-10 cins humming birds varmış.Onları gördük ve resimledik.Aslında parka giriş ücretsiz ama burada 3.000 peso gibi bir bağış alıyorlar ve yanında orada bulunan tek bir evde bedava içecek sunuyorlar.Çok şanslıydım çünkü Kolombiyalıların meşhur kahvaltısı burada ki seçeneklerden biri.Kahve ve içinde beyaz peynir.Tabii ki ondan istedim(adı chocolate santafereno).Ama ben peyniri içine atmadım yanında ısırarak yedim.Burada en kötü şey kahveyi sormadan şekerli veriyorlar.Biraz tadı acayipti, şekerli kahve ve tuzlu bildiğiniz bizim beyaz peynir.Neyse bana iyi geldi.Biraz kuş resmi çektikten sonra yola devam, 1 km. bayağı dik bir tırmanışla La Montana denen yere çıktık.Tabii bu çıkışta almanlar beni sollayıp gittiler.Bende resimler çeke çeke çıktım.Oradan sonra 5.3 kmlik bir yolla tekrar ciplerin oraya varılıyor,ama başka yoldan veee yokuş aşağı.En önemlisi ise bu yol üzerinde 60-80 metre uzunlukta pine trees var.Bende görene kadar pek inanamadım ama sonra onların oluşturduğu bölgeye gelince gözlerime inanamadım.Görüntü gerçekten etkileyici idi.Bilmiyorum ama bayağı resim çektim,herhalde seyrederken sıkılırız.Saat 12:15 gibi yine ciplerin oraya varmıştım, hem de sapasağlam.Yani aşağı yukarı toplam 12 km. yol yürümüştüm, tabii bacaklar ağrıyordu azıcık.Orada bulunan diğer insanlarla birlikte cipe doluşup 10 kişi dönüşe geçtik.Yolda 5 kişi de arkaya asıldı, ve döndük.Kendimi hemen hostele atıp güzel bir duş aldım ve biraz çamaşır yıkadım.Onları asıp aç olan karnımı doyurmak için Lonely Planette bahsedilen ama benim bir türlü gidemediğim Lucy nin yerine yemeğe gittim.Çok güzel bir esnaf lokantası ve çok ucuz.Önce bir fasulya çorbası arkasından da koca bir tabak vegeteryan yemeğini 2 bardak taze sıkılmış karışık meyve suyuyla götürdüm.Hepsi 6.000 peso yani 3 dolar.Bana 3 gün yeter herhalde.Meydan da biraz oturup ,marketten biraz alışveriş yaptım ve hostele döndüm.Hostelin ortak mekanında biraz maillerime bakıyım derken Hollandalı bir çocukla tanıştım.10 aydır aylak aylak Korsika ,Peru,Ekvador ve Kolombiya da dolaşıyormuş.Tabii ondan gerekli bilgileri hemen kaptım ve not aldım.Bilhassa Ekvator ve Peru bilgileri bayağı işime yarar.Salento’yu terk etmeden önce bir de gidip şu Jesus Martins’te bir kahve içeyim de içimde kalmasın dedim ve 7:00 gibi gittim.Ben kahveden anlamam ama gerçekten çok lezzetliydi, ayrıca çok güzel bir ambiyansı vardı.Bu günlükte bu kadar, yarın güneye Popoyan denen bir yere yolculuk var.

                                                            27/11/2012 Salı



 
 

Hiç yorum yok: