Bogota’ya evlada deme vakti geldi.Bugün çok merak ettiğim
küçük bir kasabaya, Villa De Levya ya gideceğim.Sabah 8 gibi otelden ayrıldım
ve bir taksi ile otogara gittim.Oradan Tunja ya giden otobse bindim ve 1.5 saat
sonra Tunja da idim.Oradan tekrar ama bu sefer küçük bir minibüse bindim ve
dura kalka 39 km lik yolu 2 saate alarak kasabama geldim.Gerçekten dedikleri
gibi küçük, otogarından belli.Hemen bir taksiye atladım ve Lonely Planette çok
beğenilen Recoster Hostele gittim.Gerçektende methedildiği kadar varmış.Kapıdan
girince tamam dedim, huzuru burada bulurum.Reservasyonum olmadığı için yer
olmayabilir düşüncesini kafamdan atarak, yani evrene kötü mesaj gitmesin diye
hemen yer sordum.Resepsiyondaki çocuk azıcık İngilizce bilince işim daha da
kolaylaştı.4 kişilik bir dorm da bana tek başıma yine bir yatak
verdiler.Aslında insanlar buraya outdor aktiveleri için geliyorlarmış.Neyse ben
eşyalarımı bırakıp 1.5 km uzaklık taki merkeze keşfe çıktım.Bu hostel merkeze
uzak ama doğa içinde olması ve kuş sesleri ile birlikte uyumak isteyenler için
ideal,yani ben.4-5 kişi vardı 2 de çadırlı çift vardı.Kasaba küçük ama maşallah
kocaman bir meydanı var.Beykoz nüfusunu doldursan alır.İnsan bu kadar küçük
kasabaya bu kadar büyük meydanı niçin yapmışlar diye düşünmeden
edemiyor.Meydanın etrafında küçük,şirin bahçeli evler var.Sokakları dar ama
keyifli.Resepsiyondaki çocuk yarın kapalı olacağını söylediği bir müzeyi(açık
hava arkeoloji müzesi)bende vakit varken gidiyim göreyim dedim.4--5 km.
miş.Yürünür dedi.Bende elimde bir harita çıktım yola.Kardeşim ne 4-5 km
miş,yürü yürü bitmedi.tabii benim bacaklar daha açılmamış,anam ağladı.Neyse ki
yol toprak ve etraf çok güzeldi.Müthiş bir doğa içinden en az 2 saat
yürüdüm.Müzeye gelince başka bir şok, toplam 500 metrekare bir alanda dikili
taşlar.Bizim peri bacaları on basar.Neyse yarım saatte gezdim ve tekrar yollara
düştüm.Allahtan hava bulutlu idi,yoksa güneş altında perişan olurdum.Sağa sola
bakınarak tekrar meydana geldim ve ilk gördüğüm cafeden kendime buz gibi bir
bira ısmarladım.Hava kararmaya başlamıştı ve daha benim hostele kadar yokuş
yukarı 1.5 km yolum vardı.Ama karnım acıkmıştı ve öğlen yemeğini de pas geçip
meyveyle geçiştirmiştim.Yine lonely Planetten bulduğum basit bir restorana
gittim.Adı Casa Blanca ama içi klasik bizim tahta sandalyeli ve masalı
restoranlara benziyor.Zor bela kendime sebze çorbası ve sadece pilav yanı salata
ve sote edilmiş mantar olan bir vejetaryan tabağı ısmarladım.Adamlar biraz
şaşırdı zira orası et yemekleri ile ünlü bir yermiş.Biraz dinlenmiştim ama o
biradan sonra epeyi zorlandım doğrusu.Hostele gidince bir baktım benim odada 2
yabancı.Neyse yalnızlığım sona erecek dedim ama hevesim kursağımda kaldı.Zira
bu 2 amerikalı (Meksiko citylilermiş)bir gece kalıp yarın yakınlarda su
sporları ve paraclyding yapılan San Gil’e geçeceklermiş.Olsun en azından bu
gece horlamamla rahatsız edeceğim birileri olacaktı.Açık havada biraz muhabbet
sonrası yattım zira o yol beni yormuştu.
1 yorum:
Off allah yardımcıları olsun neyse ki bi gece kalıolarmış, az çok biliyorum ben o horlamayı :))) eray
Yorum Gönder